26 Ocak 2020 Pazar

Mısır’daki Mağarada Bulunan 12.000 Yıllık İnsan Figürlerinin Göbeklitepe ve Nevali Çori’deki Buluntularla Benzerliği Şaşırtıcı Boyutlarda!






Mısır’daki Mağarada Bulunan 12.000 Yıllık İnsan Figürlerinin Göbeklitepe ve Nevali Çori’deki Buluntularla Benzerliği Şaşırtıcı Boyutlarda!

24 Ocak 2020 Cuma

HEVVÂRE Bir Berberî kabilesi.



Hevvâre


HEVVÂRE

18 Ocak 2020 Cumartesi

Nebatiler:



Görüntünün olası içeriği: açık hava

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, gülümseyen insanlar


Nebatiler:
Ürdün’deki Kenan Ülkesi ve Kuzey Arabistan’ın eski halkları Nebatiler olarak bilinirler. Tüccardırlar ama bölgenin yollarıyla vahalarını kontrol ederler ve topraklarından geçen tüccarlardan para alırlar. M.Ö. 3. ve 1. yüzyıllarda o kadar refah içindedirler ki sayısız tapınakları, mezarları ve doğrudan kayalara oyulmuş başka binalar olan muhteşem Petra kentini inşa ederler. Günümüze yazılı pek bir meteryal bırakmamışlarsa da onların erken dönem Arap tanrılarına, özellikle de Dhu Şara ve Al-Uzza’ya taptıkları sanılmaktadır. Egemenlikleri M.S. 107 yılında, bölge Roma İmparatoru Trajan’ın hakimiyetine girince sona ermiştir.
Tanrıça Al-Lat ve Allah'ın Kızları (İslamiyet Öncesi Tanrılar)
Gökyüzü Tanrıları
Eski zamanlarda Batı ve Orta Asya halkları en ünlü tanları için gökyüzüne bakarlardı. Hayatları her ikisi de ekinlerin büyümeleri ve hayatın devamı için gerekli olan güneşin ısısı ve seyrek gelen yağmurlarla yönetilirdi. Tanrıların faaliyetleri olarak gördükleri hava tahminlerinde ve mevsimsel meselelerde çok yetenekliydiler. Üçlü tanrıçaların yanı sıra Semitik kültürler tarafından tapınılan diğer gökyüzü tanrıları ise bir güneş tanrısı olan Samsu, bir ay tanrıçası olan Warihu ve bir fırtına tanrısı olan Hadad veya Haddu idi. Diğer pek çok kültürde olduğu gibi Batı Asya’nın eski halkları güneşin doğuşunu gece boyunca olmayan bir tanrının geri dönüşü olarak görürlerdi. Ve bu olay kutlama veya tapınmayı gerektirirdi.
İslam Öncesi Putlar
İslamiyetin başlangıcı ile Arap dünyasındaki İslamiyet öncesi kültürlerin çoğu hızla dünüşüm geçirdi. Tek tanrıya benimsediler, yeni dinin heykellere tapınmayı yasaklaması nedeniyle putlara tapınmaya son verdiler. Bununla birlikte Iraklı tarihçi İbn al- Kalbi (doğumu M.S. 800) tarafından yazılan Kitap al-Asnam (Putların Kitabı) erken dönem dini inançlar ve dinin uygulamaları hakkında yazılmış çok önemli bir kaynaktır. Al-Lat, Al-Uzza ve Dhu Şara gibi farklı kültürlerden sayısız tanrıyı tanımlar.
Tanrıça Lat ve Allah'ın Kızları (İslamiyet Öncesi Tanrılar)
M.Ö. 1. yüzyılda Suriye’den idoller.
Kaynakça:
Efsaneler & Mitler – Kökenleri ve Anlamlarıyla Binlerce Yıllık Görsel Bir Yolculuk – Philip Wilkinson.
Nebatiler sütunlar ve süslemeler anlamında Klasik Roma, Yunan ve Mısır mimarisini taklit etmişlerdir. Bununla birlikte Petra’daki pek çok bina doğrdudan kumtaşı kayalarından oyularak inşa edilmiştir.

17 Ocak 2020 Cuma

bronz köpek. Mısır



Görüntünün olası içeriği: iç mekan

Tutankamon cenaze yatağı
Ahşap ve altın kaplı cenaze yatağı, Leona ' nın başlı tanrıça sejmet kafaları ile dekore edildi.

Mumyalanmış köpek, asyut, orta mısır.










Fotoğraf açıklaması yok.

Yazma Sistemi (pictogramlar)-3200 aec
Yaklaşık 500 sembol ile bileşik mısır hiyeroglifleri 3200 Aec ' ye kadar uzanıyor ve kelime veya seslerin resimli tasvirlerine dayalı ilk yazma sistemi oluşturur.
3200 aec civarında bağımsız olarak ortaya çıkan Mezopotamya yazısı dışında, Mısır ' da yazının yeniliği binlerce yıl içinde diğer medeniyetlere geçti. Yazıyı geliştirecek bir sonraki medeniyet 1200 yılında Çin olacak.


Görüntünün olası içeriği: iç mekan

Pashedu mezarında (T3) bir kompozisyon cenaze odasına giriş duvarını kaplar. Aynaya Yansıyan Anubis ' in iki görüntüsü temsil edilmiştir. Bu simetrik ve sürükleyici bir kompozisyon, kameranın arka duvarında oynanan bir sahne görüntülenen ve etkili hedeflerine çok uzak.

Fotoğraf açıklaması yok.

Tutankhamun Türbesi'ne Anubis Mısır Çakal Köpek Mısır Müzesi, Kahire, Hanedan XVIII bir orijinal, 1347-1237 milattan önce sonra yeniden üretilir Siyah bir çakal olarak Anubis'in Bu heykel Kral Tutankamon'un "hazine" odasına girişini koruyan bulunmuştur. Anubis esasen Nekropolün efendisi olarak saygı Mısırlı cenaze tanrısı vardır. O, öbür dünyada ölü kılavuzluk onları ve mumyalama başkanlık üzerinde izler. Tutankhamen Lahti altın Gögüs anubis Mısır çakal Köpek el boyalı altın ve renk bilgileri ve tedbirlerle tasarım reçineden yapılır, H 6 3/8 L 5.5 x x altın göğüs W. İç 3.5 W 2 3 x 3 olduğu H. Ağırlık 2.5 lbs x 2 1/2 / 4 L. (E-305GP)

Fotoğraf açıklaması yok.

Kabartma, saqara necropolis ' da prenses idut ' in kızı ' da bir adak taşıyıcı temsil ediyor. Antik İmparatorluk V Hanedanı ' nın son firavun. Saltanatı 2385 MÖ 2355

7 Ocak 2020 Salı

Antik Mısır



Antik Mısır

1.png
Klişeleşmiş piramit görseli :)
1.png (1.42 MiB) 1801 kere görüntülendi
Mısır sözcüğü bize piramitleri, kutsal Nil Nehrini ve müzelerde gördüğümüz taştan yapılma firavun başlarını hatırlatır. Ama gerçekte Mısırlılar nasıl insanlardı? Hangi ortamda, nasıl bir toplum içinde yaşadılar? Hangi bilimsel ve teknik bilgilere sahiptiler? İnançları nelerdi? Gelin Mısır Uygarlığını birlikte keşfedelim.
Mısır ve Nil
Milattan önce 3600'e doğru Mısır'ın güneyinde ilk firavunların beşiği olan küçük Hierankpolis Vadisi'ndeyiz. O çağda kışın yağmurlar çok boldu. İnsanlar en azından yağmur mevsiminde, Nil'in bir kolu üzerinde yaşıyordu. Varlıkları Amerikalı arkeologlar sayesinde bulunan mütevazi barakalar -belki de yağmur mevsimi süresince kullanılan geçici bir konaklama idi- sayesinde ispatlandı. Avlanır ve ataları gibi hasatla uğraşırlar, ama keçi, koyun, eşek ve domuz gibi hayvanları da yetiştirirler; buğday, arpa, keten ve çeşitli sebzeler ekerlerdi. Daha sonraları firavunlar döneminde yağmurlar azaldı, iklim kuraklaştı ve Sahra Çölü'ne benzer bir çöl giderek genişledi. Çok eski bir teknik sayesinde yapılan sulama sonucu yalnızca Nil kıyılarında ekim yapılabiliyordu. Taşkınlar sırasında nehrin suları kanallar sayesinde tarlalara dağıtılırdı.

Afrika kıtasının kuzey ucundaki Mısır'da hayat, ülkeyi kuzeyden güneye kateden, geçimi sağlayan Nil Nehri etrafında örgütlenirdi. Nil, kaynağını Etiyopya dağlarından ve ekvatoral Afrika'daki büyük göllerden alır ve birçok kola ayrılarak Akdeniz'e dökülür. Burası Aşağı Mısır da denilen ve en verimli olan deltadır. Batıda çöllük platolar Libya'ya kadar uzanır; doğuda ıssız dağlar kızıl denize doğru iner.


Firavunlardan Önce

XIX. yüzyılın sonunda Sir Flinders Petrie adında bir İngiliz arkeolog, Nagada'da büyük bir mezarlık keşfetti. Toprağa kazılmış basit çukurlardan oluşan mezarlarda, daha önce Mısır'da bulunanlardan daha farklı çömlekler buldu. Bir başka bilim adamı Jacaques de Morgan, bunların ilk firavunlardan daha eski bir uygarlığa ait kalıntılar olduğu sonucuna vardı. "Nagada Kültürü" adı verilen "Hanedan Öncesi" bu kültür, Mısır'ın tarih öncesi geçmişinin sonunu belirler. Günümüzde, arkeolojik daha hassas biçimde tarihlemeye yardımcı olan kimyasal yöntemler sayesinde MÖ 4000 ile MÖ 3000 tarihleri arasına oturtulan hanedan öncesi kültürün, daha da eski olduğu düşünülmektedir. Sir Flinders Petrie tarafından bulunan rölatif tarihleme yönetiminden sıkça faydalanır. Bu yöntem gerçek tarihleri bilinmese bile , bulunan tüm kalıntıları birbirine bağlı olarak tarihsel sıraya dizme olanağı sağlar.

İlk Firavunlar

1899 yılında Hierakonpolis Tapınağının altında diğer eşyaların yanı sıra, dikkate değer iki heykel bulundu: Tarih öncesi dönemin sonlarında oldukça yaygın olan asa başı ve arduvazdan yapılmış tören levhası. Ama bunlar daha büyüktü ve firavunlar gibi giyinmiş taç taşıyan birkaç adamı tasvir eden kabartmalarla süslüydü. Hiyeroglif yazı ile iki isim yazılmıştı: "Akrep Kral" ve "Kral Narmer" Milattan önce 3000 yılına doğru ilk firavunlar döneminden kalma bu eşyalar ve "Kral Narmer'in Tören Levhası" adıyla bilinen levha Mısır biliminin en ünlü bulguları arasındadır.
2.png
2.png (2.19 MiB) 1801 kere görüntülendi
Mısır Kralı
Milattan önce 3. yüzyılda yaşamış Mısırlı tarihçi Mantehon, 3 bin yıllık tarihi boyunca Mısır yönetiminde 30 krallık hanedanının birbirini izlediğini anlatır. Çağdaş tarihçiler de birçok parçaya bölünmüş bu kronolojiye uydular: Eski İmparatorluk (MÖ yaklaşık 2050 ile 1750 arası), Yeni İmparatorluk ( MÖ yaklaşık 1550 ile 1150 yılları arası), ve Geç Dönem (MÖ yaklaşık 1150 ile 390 yılları arası). Böyle bir bölümleme üç bin yıllık tarih içinde yön bulmak için oldukça elverişli.

Hanedanların başından beri -Mısır tarihçilerine göre ilk firavun Menes'tir- firavun iki ülkenin birleştiricisidir. (Güney Mısır ve Nil Deltası) Firavun tanrıların en büyük rahibi ve onlarla iletişim kurabilen tek kişidir. Dürüstlüğüne karşılık olarak onlarda firavuna, Mısır'ın düşmanları karşısında sonsuza kadar galip gelmesini sağlayacak gücü verir. Firavun tanrılara eşittir. Kendisine inananlar arasında son derece saygı gören Şahin Tanrı Horus'un yeniden yeryüzüne gelmiş halidir. O zamanlar firavun olmazsa Mısır'ın kaos içinde yok olup gideceği sanılıyordu.

Mısır Uygarlığı, zamanın akışıyla birlikte tutarlı bir bütün olarak görünür. Üç bin yıllık uygarlık tarihi, olayların ard arda sıralanışı ile yalnızca etkili bir devamlılık değil, toplumdaki sürekli gelişmeyi de oluşturur. II. Ramses döneminin Mısırlıları (MÖ yaklaşık 1250) düşünceleri ve yaşam biçimleri ile 1300 yıl önce Kral Keops döneminde yaşamış atalarından ayrılırlar. Kıyafet ve mücevherler bu gelişmenin en iyi yansımasıdır. Tutankhamon (MÖ yaklaşık 1350) hazinesindeki karmaşık süslemelerle dolu mücevherler, Eski ve Orta İmparatorluk döneminde yapılmış basit ve ince mücevherler ile çelişir.

Krallığın Simgeleri

Firavun tahta çıktığında, mevkisine uygun unvanlar alır. Üzerine bir şahin oturan çerçeve içine yazılan isim ile yeryüzündeki tanrı Horus olarak kutsanır. Firavun sözcüğü kralı belirten "büyük ev" deyiminden (perau) gelir. Akbaba ve kobra yılanı krallığın koruyucusu iki tanrıçayı kuzeyde Nelşbet, güneyde Uacet'i simgeler. Tahta çıkış törenleri saltanat sırasında da yapılırdı. Kralın dini ve sihirli güçlerini yeniden canlandırmak için düzenlenen bu bayramlara "jübile" adı verilirdi. Firavunun iki tacı ("pschent") vardı, kuzey için kırmızı, güney için beyaz. Birbirine geçmiş zambak ve papirüs, birleşen iki Mısır ülkesini simgeler. Kralın gücü dinidir: Bu durum tapınak duvarlarındaki kabartma resimler yorumlanırken ihtiyatlı olmayı gerektirir.

Takılar

Bu mücevher ilk krallardan birine aittir. Her motif (Şahin Tanrı biçiminde) altın ya da turkuazdan yapılmıştır. Bu da Orta İmparatorluk döneminden bir kolye. Değerli taşlar takılmış küçük metal parçalar, uğur getiren işaretleri simgeler. Tutankhamon'un mezarında bulunan altın ve ince taşlardan yapılmış mücevherdir. Güneş Tanrının simgesi scarab (pislik böceği), içinde güneşin gökyüzündeki hareketini gerçekleştirdiği sandalı tutar.
Piramitlerin İnşası
Piramitler basit aletlerle, katı biçimde düzenlenmiş şantiyelerde inşa edildi. Hırsızlara yolunu şaşırtan karmaşık koridorlar ağını ve odaları örten dev taş blokların üst üste konulması ile yapılan piramitler, Nil Nehri'ne doğru çıkıntı yapan kayalık bir plato üzerine kuruldu. Taşkınlar sırasında çalışma daha kolay oluyordu. Limanla şantiye arasında kazıkları çeken işçilerin çabası yıllarca sürdü. Taşları çıkarabilmek için yapılan rampalar piramit tamamlandıktan sonra kaldırıldı.

Kral Zoser Piramidi

Mısırda inşa edilen ilk piramittir. Bk Ana yapıdan itibaren piramit yedi basamak halinde sıralanır. Her aşamada anıtın alanı artar. Kralın mezarına ayrılmış oda çevresinde karmaşık bir koridor ağı düzenlenmiştir. Bu piramit diğerlerinden farklı olarak merdivenlidir ve girişi en üst basamaktadır. Piramidin duvarları kabartmalar ile bezelidir. Kral Zoser'e ait mezarın bütün Mısır'da eşi benzeri yoktur. Güney ve kuzey evleri ile capellalar (kralın jübile bayramları için), tanrılara adaklar sunulan sunaklar ve çeşitli kült eşyalarının saklandığı depolardan oluşan tapınakları, tahkim edilmiş bir kuşak çevreler. Kuşağın güneyinde belki de kralın iç organlarının gömüldüğü ikinci bir mezar yükselir.

Mısır tarihi heykeller ve alçak kabartmalar sayesinde yüzlerini ve II. Ramses'in Kadeş Savaşını anlatan öyküsel anlatılarla da bazı hareketlerini tanıdığımız kişiliklerle damgalanmıştır. Bazı firavunlara ait mumyalar eskiden mezar hırsızlarından korunmak için saklandıkları yerlerde bulunmuştur.
3.png
3.png (1.49 MiB) 1801 kere görüntülendi
Hanedanlar
Tarih öncesi dönemin sonu, yazının doğuşu ve alçak kabartma sanatının başlangıcı, başkentleri Abydos yakınlarında This olan ve bu yüzden Thinites ilk iki firavunun hanedanından önce gelir.

● Eski İmparatorluk Üçüncü Hanedan'ın ilk Kralı Zoser ile başlar. Başkenti Mempis'ti. Büyük piramitlerin yapılmaya başlanması bu döneme rastlar. Gize'de Keops, Kefren ve Mikerinos.

● Eski İmparatorluğun Sonunda Beşinci ve Altıncı Hanedanların yönetimi sırasında krallar güçlerini yitirdi. Zengin biçimde süslenmiş mezarlarının güzelliğinin de gösterdiği gibi güç, memur sınıfındaydı.

● Orta İmparatorluk Ülkeyi yeniden birleştiren ve başkent olarak Teb'i seçen On birinci sülale ile başladı. On ikinci Hanedan zamanında Kral Sesostris ile Amenemhat Nubia'yı fethetti.

● Hyksoslar Kuzeydoğudan gelen yabancılar ülkenin kuzeyini işgal ettiler. Mısır'ın güneyindeki Teb kökenli On sekizinci sülale tarafından topraklarından kovuldular.

● Amenofisler ve Thutmosisler Kuzeydoğu ülkelerini fetheden On sekizinci sülaleden firavunlardı. Hatşepsut adında bir kraliçe, tek başına yirmi iki yıl hüküm sürdü.

● Ramses On dokuzuncu ve Yirminci sülalenin neredeyse tüm krallarının adı Ramses'ti. I. Sethi oğlu II. Ramses ve daha sonra gelen III. Ramses bugün de korunan güzel tapınaklar inşa etti.

● Libyalı Hanedanlar Yeni Hanedanlar Tanis krallarının yerini aldı. Sonra Mısır, ard arda Sudanlılar, Asurlular ve Persler tarafından işgal edildi.

● Makedonya Kralı İskender MÖ 332'de Pers İmparatorluğunu ve Mısır'ı ele geçirdi. Onun ölümünden sonra komutanlarından biri olan Ptolemaios, Yunan kültürüne uygun bir firavun hanedanı kurdu.

● Kleopatra Ptolemaios Hanedanı'nın son kraliçesi VII. Kleopatra MÖ 30 yılında Roma İmparatoru Octavianus tarafından yenilgiye uğratıldı. Mısır Roma İmparatorluğunun sömürgesi haline geldi. Bu firavunların sonuydu.
Mısır'da İnançlar ve Maddesel Yaşam
Her yıl binlere turist Eski Mısır döneminden kalma, zamana karşı koymuş anıtları ziyarete gelir. Büyük taş tapınaklar, bugün yok olmuş bir tapınağın girişini bekleyen dev Memnon heykelleri, zengin biçimde süslenmiş mezarlar Eski Mısırlıların tanrılara olan bağlılıklarının ve ölümden sonraki yaşama olan inançlarının ispatıdır.

Mısır ve Komşuları

Nil Vadisinin verimliliği ve zenginliği, yakındaki halkların aç gözlülüğüne sebep oldu. Olası istilalara karşı Orta İmparatorluk döneminde Mısırlılar, güneyde Nubia'yı fethederek bir sur inşa ettiler. Kuzeyde, Kenan ülkesinden gelen Hkysoslar, Sina Çölü'nü geçerek iki yüzyıl (MÖ 1875 - 1580'e doğru) aşağı Mısır'ı işgal altında tuttular. Yeni İmparatorluk döneminde Hkysoslar'ı topraklarından kovan Mısırlılar, İmparatorluğun çöküşüne dek hakimiyetleri altında tutacakları komşu toprakların fethine giriştiler. Nil Vadisini çevreleyen çöller ıssız değildi. Göçer kabilleler olan Bedeviler, hayvan yetiştiriciliği yaparak yaşarlardı. Zor geçen yıllarda vadiye yerleşmeyi denerlerdi. Kutsal kitapta kendilerinden göçer bir toplum olarak bahsedilen Museviler, MÖ 12. yüzyıla doğru Mısır'ın kuzeyine yerleştiler. Köleleştirilen Museviler, Musa'nın önderliğinde vaat edilmiş topraklara (Filistin) doğru gittiler. Mısır, tüccar ve diplomatların karşılaştığı geçiş ve ticaret ülkesiydi. Firavunlar bazen Asya ve Afrika'nın uzak saraylarından gelen prensesler ile evlenirdi.

Buhen Kalesi

Aslına sadık kalınarak çizilen bu kale MÖ 1965 yılına doğru, tamamen pişmiş tuğla kullanarak yapılmış Buhen Kalesi'dir. Dış kuşak 500 metre uzunluğunda ve 200 metre genişliğindedir. Kale, Nil'e hakimdir. Duvarların yüksekliği en az 11 metredir ve yaklaşık 5 metre kalınlığındadır.

Nubialı Okçular

Tahtan yontulmuş ve boyanmış kırk heykelcik bir levha üzerinde bir araya getirilmiş. Bunlar renkli peştemallarından ayırt ettiğimiz Nubialı okçuların, şaşkınlık verecek dercede gerçeğe uygun yapılmış heykelciklerdir. Bk Bu grup, bir şefin milattan önce 2000 yılından kalma bir mezarda bulundu. Büyük bir özgürlüğe sahip olan şeflerin kendi yönettikleri orduları vardı. Daha sonra Mısır ordusunda giderek daha fazla yabancı birliğe rastlandı. Böylece Nubialı bir kabileden oluşan birlik, On Sekizinci Sülale'nin Mısır polisine yardımcı oldu.

Depo - Atölye

Bugün kumlar ve tarım alanları arasında kaybolup gitmiş büyük taş binalar, firavunların zamanında geniş tarım alanı merkezleriydi. Depolar ve atölyelerle donanmış bu merkezlerde fırıncılar, biracılar, marangozlar ve çömlekçiler birçok zanaatçı, rahipler ve tapınak görevlileri için çalışırlardı. Bu şiddetli etkinlik, giren ve çıkan malları kaydeden katipler tarafından kontrol edilirdi.

Yeni İmparatorluk Döneminde Tapınak

Çok az yapı, Tanrı Khons'nun Karnak'taki tapınağı kadar iyi korunmuştur. Görkemli girişteki iki kule, üzerinde bayrakların dalgalandığı direklerle süslenmiştir. Etrafı papirüs biçimde sütunlarla çevrili bir avluya girilir. Bazı bayramlarda halk burada dururdu. Birkaç basamakla "hypostyle" adı verilen ve tavanı sütunlar üzerine oturtulmuş salona girilirdi. Bir sonraki odada büyük törenler sırasında tanrının heykelini tapınak dışına getirmek için kullanılan tören kayığı dururdu. En dipte ise loş ve basık bir oda tanrının gizli sunağını oluştururdu. Buraya yalnızca Firavun ve onu temsil eden biri girebilirdi. Bk 12
4.png
4.png (510.64 KiB) 1801 kere görüntülendi
Mısır Tanrıları
Mısırlılar, her tanrının görev ve gücünü açık bir şekilde tanımlamak veya kendilerini bu tanrılara bağlayan bağları hassas biçimde kurmakla fazla uğraşmazlardı. Mısır tanrıları üstün kişiliklerdi. Onlar insandan önce yeryüzündeydi. ve insanın sahip olamayacağı biçimde güce sahiplerdi. Bununla birlikte bazı tanrıların kesin görevleri vardı. Thot, bilimin koruyucusuydu. Montu savaşçı bir tanrıydı. Atum, Ptah ve Khnum gibi bazılarının dünyayı kurmasında rolü olmuştu. Genellikle her tanrı, tapınağının bulunduğu şehre bağlıydı. Memfis'te Ptah'ın, Sais'te Neith'in tapınağı vardı. Bazen aynı tanrının birden çok şehirde tapınağı bulunabilirdi. Örneğin Teb bölgesinde Montu'ya ait dört tapınak vardı. Eğer bazı tanrılar -örneğin Amon gibi- saltanattaki aile tarafından koruyucu olarak benimsendi ise bunlara tüm ülkede aşırı rastlanırdı. Ölüler ülkesinin Kralı Osiris'in Abydos'taki tapınağı Mısır'ın her köşesinden ölümsüzlük isteyen insanları kendine çekerdi.

Asalar

Tanrıların asaları aynı zamanda hiyeroglif yazısının sembollerindendi. Uç kısmında hayvan başı olan asa "refahı" simgelerken, papirüs sapı şeklindeki asa güçlülük anlamına geliyordu. "Tit" adı verilen bu düğüm Isis'in, "Ced" adı verilen bu sütun da Orisis'in simgesiydi.

Muskalar

Mısırlılar süs eşyası olarak kullandıkları veya mumyaların içine koydukları pek çok muska ve uğur getirildiğine inanılan semboller kullanırlardı. Sihirli sözcüklerin ve tanrıların tasvirlerinin, bunları taşıyanları koruyan bir güce sahip olduğuna inanılırdı. Hiyeroglif işareti de olan göz "esenlik", halkalı haç "yaşamak" scarab (pislikböceği) "dönüşmek/değişmek" anlamına gelirdi. Muskalar tıpkı "ced" sütunu veya tapılan tanrıların küçük heykelcikleri gibi ilahi simgelerin betimlemeleri de olabilirdi.

___

Eski Mısırlılar dünya işlerinin düzgün işleyişinin tanrıların keyfine bağlı olduğuna inanırdı. O halde onlarla en iyi ilişkiyi kurmak gerekirdi. Bu da, tanrılarla ilişki kurabilen tek kişi olan ve kendisi de yeryüzündeki tanrı yaşayan horus olarak kabul edilen firavunun göreviydi. Firavun her gün tanrıya yemekler sunar, gizli odada duran ve tanrıyı temsil eden heykeli yıkar ve değiştirirdi. Firavunun iyi hizmetlerinden memnun kalan tanrı karşılık olarak ona "sonsuz hayat, güç ve sağlık" verirdi. Firavun böylece tanrılarca Mısır'ın refahının vaat edilmesini tek başına sağlardı.

Bununla birlikte firavunun her gün imparatorluğun her köşesindeki tapınaklarda bulunması imkansızdı. Onun yokluğunda şehir sakinleri sıraya girerek bu kutsal hizmeti üstlenirdi. Bunlar gerçek birer rahip değildi ve dini işler hayatlarının yalnızca bir bölümünü alırdı.

IV. Amenefis Akhenaton MÖ 1365'e doğru Güneş Tanrısı Aton'a taparak tek bir evrensel tanrı kültürünü hayata geçirdi. Karnak'ta Aton adına dev bir tapınak inşa ettirdi. Fakat çok tanrıcılık Mısır anlayışına daha yatkındı ve o yüzden bu yenlikçi reform başarılı olamadı. Yalnızca bir dönem etkili olan bu anlayış daha sonra geçerliliğini yitirdi.

Tanrıların çoğu tapınaklarda bir araya getirilse de özel bir konutu olmayan tanrılar da vardı. Tıpkı evlerin içinde bulunan Thueris ve Bes gibi. Thueris ve Bes Yeni İmparatorluktan itibaren büyük ün kazandılar. Dişi bir su aygırı olan Thueris doğumlara yardım etmesi ile tanındı. Dansçı ve müzisyen olan buruşuk yüzlü ve gülünç cüce Bes, evi korur ve ev halkının uykularına göz kulak olurdu. Bes'e yatak ve başucu süslemelerinde sıkça rastlanır.
Heykelcilik
Firavunlar dönemi Mısır'ı için, bir heykel hareketi varlık kadar canlıdır. İlahi bir varlık bir kralın veya başka bir kişinin görüntüsü biçiminde yontulan heykel fazla değer taşırdı. Heykel, temsil ettiği kişinin canlı bir varlığıydı. Bu yüzden kimin heykeli olduğunu ve o kişinin özelliklerini heykelin üzerine yazmak önemliydi. Hiyeroglifle yazılmış açıklamalardan yoksun anonim bir heykel gücünü yitirirdi. Canlılığı kaybeder madde boyutuna indirgenirdi. "Canlı" heykele insana gösterilen özeni göstermek gerekirdi. Heykelin üzerine varlığını sürdürebilmesi için sonsuza dek kendisine sunulacak ürünlerin listesi yazılırdı. "Bin ekmek, bin bira, et, ördek, su..." Böylece yazı, sözün söylendiğini sonsuza dek tespit ederdi.

"Küp heykel" türü, Orta İmparatorluk döneminde çıkmıştır. Bir taş blokunun içinden çıkan çocuk başı Yeni İmparatorluk döneminin getirdiği bir yenilikti. Karnak dev tanrı Amon'un oturduğu yerdi. Her imparatorun büyük tanrının şöhreti adına heykeller yaptırması yüzünden tapınak 2000 yıldan fazla şantiye sahası olarak kalmıştır. Tapınakta değişik biçimlerde binlerce heykel vardı. MÖ 4. yüzyılda heykellerin büyük kısmı gömüldü. Böylece bir çukurun içinde 8000 adak eşyası, 450 heykel, 10 sfenks bulundu.

Heykel bitirildiğinde "ağız açma" töreni yapılırdı. Nefes aldırmayı sağladığından heykel bu işlemle hayat kazanırdı. Görüntü aslına benzer ve güzel olmalıydı. "Hayat yontucuları" en sert malzemeyi seçerlerdi. Model her zaman karşıdan görünüşü ve yalın bir duruşla betimlenirdi. Bu arayış "küp heykel" adı verilen, insanı büyük bir mantonun altında büzülmüş biçimde yalnızca bloktan dışarı çıkan yüzüyle gösteren bir üslup yarattı. Firavun heykelciliği üslubu işlevi ile yakından ilgilidir. İnsan hayatını dünya üzerinde ve öbür dünyada sonsuza dek sürdürmek.
5.png
5.png (1.11 MiB) 1801 kere görüntülendi
Kha'nın Mezarı
Kha'nın keşfedildiği güne dek zarar görmemiş ve mükemmel biçimde korunmuş mezar eşyaları bugün Torino müzesindedir. Burada bulunanlar, rahat yaşanılabilir bir evin eşyalarını gösteren bir örnektir. Mısırlılar ölülerin, hayattayken kullandıkları eşyaların aynısına öbür dünyada da ihtiyaç duyduğuna inanırdı. Bu durum, örneğin Kha'nın sandalyesi gibi bazı eşyalar özellikle defin töreni için hazırlanmış olsa da, günlük eşyaların mezarda olma sebebini açıklar. Değişik türdeki eşyalar bütünü, iskembeleri, biçimleri hayvan vücutlarını andıran yatakları ve küçük hafif masaları kapsar. Çok sayıda tabure ve üzerine küp konan ayak eşyaları tamamlar. Değişik boy ve biçimde hasır sepetler, ve küpler besinleri saklamaya yarardı. Sandıkların içinde tuvalet malzemeleri, peruklar ve giysiler saklanırdı. Yıkanmış, onarılmış ve ütülenmiş çok sayıda çamaşır, dikiş için gerekli malzeme ve vakit geçirmesi için oyunlar vakit geçirmesi için ölüye eşlik ederdi. İçi yağ dolu, ayaklar üzerinde duran bir kap aydınlatma için kullanılırdı. Bk 1234

Kha'nın Sandığı

Tahtadan yapılmış, üstü resimli bu sandığın içine çamaşırlar konurdu. Sandığın yan tarafları sunu sahneleri ile süslenmiş. Mısır evinde önde gelen eşya yataktır, sandıklar dolap görevi görür. Sandıkların biçimleri ve süslemeleri eşyayı oldukça değişik gösterir.

Kha'nın Sandalyesi

Kha'nın tahtadan, üstü resimli sandalyesi; sağlamlaştırılmış bir sırtlık, bitki liflerinden yapılma iplerden oturak ve aslan ayağı biçiminde ayaklardan meydana gelir.

Kha'nın Yatağı

Hafifçe oyuk yatak bitki liflerinden yapılma bir somyadan meydana gelir. Uyuyan kişinin ayakları dik olarak yerleştirilmiş bir panoya dayanır. Yatağın ayaklarını oluşturan aslan ayaklarının yönü ölen kişinin kafasını tarafa doğrudur. Merit'in yatağı üzerinde örtü ve çarşaflar bulunmuştur.

Cenaze Törenleri
Mumyalama tekniklerinin amacı, ölen kişinin hayattayken sahip olduğu görünüşünü korumayı sağlamaktı. Vücut önce iç organlarından ve suyundan arındırılır, üzerine güzel kokular dökülür, çürümeyi önlemek için hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu. Daha sonra şeritler kullanılarak özenle sarılan mumya, koruyucu muskalarla kaplanırdı. Ama bu da yeterli değildi. İç içe konan birçok tabuta yerleştirilen mumya son olarak -en az firavun ve hanedan soyundan gelenler için- bir lahitin içine yerleştirilirdi. Her lahitin üzerine ölen kişinin tasviri yontulurdu.İç organların konulduğu kanoposlar, ölünün hizmetçiliğini yaptığına inanılan küçük heykelcikler, cenazeye göz kulak olurdu. Tüm bu eşyaların üzerinde yazılar veya sembollerle dolu etiketler bulunurdu.

Ölünün yeniden hayata dönmesi için arınma ve adak töreninden sonra bir rahip mumya üzerinde "ağız açma" törenini yerine getirirdi. Bu şekilde canlandırılan insanın hayati bölümü, yaşamak ve beslenmek için çevresine ihtiyacı vardır. Mezardaki günlük eşyaların ve bolluğunun açıklaması da budur. Bunların bazıları gerçek eşyaların birer kopyası, bazıları da küçültülmüş modelleridir. Capellanın ve yeraltı mezarlarının duvarları değişik sahneleri gösteren figürlerle süslenebilir. Cesedin cennete ulaşması için ölüler dünyasının hakimi Tanrısı Osiris'in mahkemesinden geçmesi gerekirdi. Thot'un terazisi üzerine yerleştirilen bir kuş tüyünü dengelemek zorundaydı. Aksi halde bir canavar tarafından yutulurdu.

Osiris'in mahkemesinde sorulan sorulardaki tuzaklara düşmemek için mezara "ölüler kitabı" konulurdu. Küçük açıklayıcı resimlerle süslü bu kitapçık, doğru cevapları içerirdi. Kralların mezarındaki lüks eşyalar, mezar hırsızlarının iştahını kabartırdı. Bu yüzden Yeni İmparatorluğun ilk döneminde krallar Teb'de çöllük bir vadi olan "Krallar Vadisi"ne gömülürdü. Bu bölge askerler tarafından korunurdu. Tutankhamon'a ait zengin hazinelerle dolu mezar 1922 yılında keşfedildi.

Cenaze Alayı

Ölüler kitabından alınan bu resim cenaze alayının önemini gösterir. Lahit ve kanoposların konulduğu kızağın çekilmesi. Eşi, arkadaşları, katipler ve eşya taşıyanlar cenazeye eşlik ediyor. Rahip mezar girişinde mumyanın önünde kurbanlar sunardı.

Cenaze Töreni Hizmetçisi

Üzerine ölünün adı ve "Ölüler Kitabı"nın 6. bölümü yazılmış. Hizmetçiler Osiris'in cennetinde, ölen kişinin yerine tarım etkinliklerini gerçekleştirmekle görevliydi. Bu işler için gerekli aletlere sahiplerdi. Küçük bir tabutun içine veya sandıklara koyulan bu hizmetçilerin sayısı cenazenin ait olduğu sınıfa göre değişirdi. (Tutankhamon için 409 tane)
6.png
6.png (1.62 MiB) 1801 kere görüntülendi
III. Ramses ve Deniz kavimleri
III. Ramses Mısır'ın Yirminci Hanedanındandır ve en önemli firavunlardan biridir. Deniz kavimlerini püskürtmesi ve Medinet Habu'daki yazıtları ile ünlenmiştir. Milattan önce XIII. yüzyılın sonunda ve XII. yüzyılın başında büyük halk göçleri meydana geldi. Tüm yakın doğuyu istila eden bu halklar, pek çok kere Mısırlılar ile savaştı. Asıl şok III. Ramses'in saldırısı sırasında yaşandı. Nil Delta'sının Kuzeydoğusuna çıkarma yapmaya çalışan düşman donanması burada Mısır gemileri tarafından durdurulurken okçular karadan attıkları oklarla sağ kalan düşmanlarını etkisiz hale getirdiler. Bk Zafer kesindi fakat deniz kavimleri tamamen ortadan kalmadı ve daha sonra başka şekillerde kendilerini kabul ettirmeyi başardılar.

Bu harita deniz halklarının saldırdıkları değişik eksenleri gösterir. Deniz halkları Mısır'a doğru ilerlemesi kolay olan Libya'ya yerleştiler.

Silahlar

Attan binek hayvanı olarak henüz çok seyrek biçimde yararlanılıyordu. Atlar savaşlarda arabaları çekiyorlardı. Yeni İmparatorluk'un sonlarına doğru ok ve yay değişmemişti. Mısırlılar, Asyalı komşularından bir çeşit kılıç olan "Harpe"yi kullanmayı öğrendiler. Bu döneme doğru yine aynı kaynaktan gelen kask ve miğferlerin kullanılmaya başlandığı fark edilir. Orduların sayısal önemi dikkat çekecek bir biçimde artmıştır.
Amarna Sarayında Hayat
Milattan önce 1360'a doğru IV. Amenofis - Akhenaton tarafından inşa ettirilen yeni başkent Amarna'da hayat daha önceki firavunların sürdüğünden farklıydı. Kralın tek bir tanrıya tapması (Aton,Güneş) Mısırlıları şaşkına çevirdi. Amarna'daki hükümdar sülalesinin üyelerine ait pek çok portre Thutmosis adı verilen bir heykeltraşın atölyesinde bulundu. Bunlardan en mükemmeli hiç şüphesiz, bugün Berlin müzesinde saklanan Kral IV. Amenofis - Akhenaton'un eşi Nefertiti'ye ait olan bu büsttür. Büst kendine has mavi başlığıyla diğer kraliçe büstleri arasında hemen fark edilir.

Mısır Müziği

Çok değişik müzik aletinin varlığını hala sürdürmesine karşın eski Mısır müziği ile ilgili her şey ihmal edilir. Mısır müziğinin Afrika müziği ile Asya müziği arasında yer aldığı düşünülmektedir. En tutulan müzik aletleri arasında sistre, flütler, kastanyetler, arplar ve sitarlar gelir.
Bilim
Mısır'da katipler ve yazmayı bilen herkes, bu bilgilerinden ötürü saygın kabul edilirdi. Bir bakıma, Mısırlılar daha sonra Yunanılar'da olduğu gibi soyut düşünce üretememişti. Onlar, uygulama ve deneyime yatkın kişilerdi. Bilimsel araştırmaları, deneylere dayanarak "gizleri" açıklayan genel matematik kuralları geliştirmekten çok yeniden kullanmaya elverişli emin ve denenmiş çareler bulmaktan ibaretti. Demek ki Mısırlılar, dev anıtlarına bakılarak kendilerine yakıştırılan yaygın ve kesin bilgilere rağmen bilim adamından çok teknisyendi. Gerçekte mimarlar rastlantılara göre inşaat boyunca planlarını sık sık değiştirirdi.

Uzunluk Ölçüleri

Bürokrat bir toplum olan Mısırlılar'da uzunluk ölçüleri temel olarak kadastro memurları, arazi katipleri ve tabii ki mimarların kullanımı içindi. Başvuru birimi 52.3 santimetre uzunluğundaki kraliyet cubitiydi. Tutankhamon'un maliye bakanı adına kayıtlı cubit üzerine sık kullanılan alt birimler işaretlenmişti. 1.87 santimetre boyunda 28 parmak ve 4 parmak uzunluğunda 7 hurda (7.47 santimetre). Her parmak altına ismi yazılan bir tanrının korumasıydı. Ön yüzünde yer alan parmakların yarısı 1/2'likten, 1/6'lığa kadar kesirlere bölünmüştü. Görüldüğü gibi Mısır ölçü sistemi ondalık değildi.

Zaman

Bu (+) astronomik ve dini takvim, , yılı üç mevsime böler. Akhet, sel baskını; Peret, ekim ve hasat zamanı; Şemu, sıcak ve kurak mevsim. Her mevsim "ay I", "ay II" vb diye adlandırılan dört ayı kapsardı. Her ayın altındaki kişilikler bu dönemde gök yüzünde görülen yıldız ve gezegenleri temsil ederdi. Yıl, tablonun ortasından, ilk ay olan akhetin ilk gününden başlardı. Sandaldaki tanrıça o sabah doğuda ortaya çıkan Sothis (Sirius) yıldızıdır. Sothis'in altında tüm yıl boyunca görülebilen kuzey takımyıldızları gösterilmiştir. Alt sırada II. Ramses yılın her ayı için bir tane olmak üzere on iki tanrıya tapmaktadır.

Tıp

Papirüslerdeki tıp metinlerinden öğrendiklerimize göre doktorlar hastalığın sebeplerini aramaktan çok, denenmiş yöntemler uyguluyordu. "Kellerin saçını çıkarmak için reçete" gibi bazı yöntemler, şarlatanların ilaçlarına benzerken veya büyüden faydalanılırken, örneğin öksürüğe karşı buğu yapılması gibi bazı yöntemler daha ciddiydi: "Tiam bitkisinin 1/32'si ince ince kıyılarak ateşte kaynatılır. Buhar bir gün boyunca kamışla yutulur." Kemik cerrahisi üzerine bu papirüs bilgileri ve mükemmel bir yöntemi ortaya çıkarır. Kral Zoser'in hizmetindeki bilgin Imhotep ölümünden asırlar sonra tıp tanrısı olarak anıldı.

Ağırlık Ölçüsü

Uzun bir süre "deben" adı verilen 90 gram ağırlığındaki ölçü kullanıldı. Bu ölçüden, kefeli teraziyle yapılan tartılarda faydalanılıyordu. Bk

Zaman Ölçüsü

Klepsydre veya su saati güneş batarken su ile doldurulurdu. Çanağın altına yerleştirilen küçük bir delik sayesinde su yavaşça dökülürdü. Su seviyesi çanağın içindeki ilk işarete geldiğinde gecenin ikinci saati başlamış olurdu. On iki derece işareti aylara göre eşitsizlik gösteren gecelerin uzunluğuna denk düşerdi. Gnomon, gün boyunca saati gösterirdi. Basit bir çubuğun gölgesi, derecelendirilmiş düzlem üzerinde ilerlerdi. Aleti düz bir yüzey üzerine yerleştirmek yeterliydi.
7.png
7.png (2.37 MiB) 1801 kere görüntülendi
Hiyeroglif Sistemi
Eski Mısır dili, akrabası olduğumuz günümüz Arapçası ve İbranicesi gibi, Sami dillerindendi. Ancak birer alfabelier olan Arapça ve İbranicenin tersine Mısırca, fonetik işaretler karışımı (bir işaret = basit veya karmaşık bir ses) ve ideogramlar (bir işaret = bir düşünce) ile yazılırdı. Bu da aşağı yukarı 700 hiyeroglif demekti. Oldukça doğalcı olan görünüşleri, (kuş, yılan, insan, çeşitli eşyalar vb) Avrupalı bilginlerin, uzun süre bu işaretlerin simgesel bir değeri olduğunu sanmasına yol açtı. Gerçek 1822 yılında Champollion tarafından keşfedildi.

Milattan önce 3200 yılına doğru bulunan hiyeroglif yazısı büyük bir değişikliğe uğramadan milattan sonra 3. yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Estetik işaretlerden oluşan yazı değişik yerlerde kabartma olarak kullanıldı: Tapınaklar, mezarlar, heykeller ve daha birçok eşya. Daha çok resmi ve dini metinlerde kullanılırdı. Hiyeroglif, gündelik kullanım için rahat olmadığından katipler, "hiyeratik" adı verilen basitleştirilmiş işaretlerden oluşan ve daha sıklıkla kullanılan bir yazı geliştirdiler. Hiyeratik, mektup yazımında, idari hesap ve sözleşmelerde kullanılırdı. Katipler yazılarını papirüs, taş ve çömlek parçaları üzerine siyah veya kırmızı mürekkeple yazardı.

Thot

Ay tanrı Thot kimi zaman şebek, karaleylek veya karaleylek kafalı bir adam şeklinde tasvir edilirdi. Mısırlılar onu yazının sırlarını elinde tutan ve yazı yazana doğru kelimeleri ilham veren bir tanrı haline getirdiler. Bu Tung-el-Gebel heykelciği, Padibastet'in oğlu Horhotep tarafından ithaf edilmiştir.

Yazı Gereçleri

Yazı siyah mürekkebe (metin başlangıcı için kırmızı) batırılan kamış yardımı ile yazılırdı. Macun halindeki mürekkep kullanılmadan önce suyla inceltilirdi. Kırmızı mürekkep aşıboyasından, siyah mürekkep ise is karasından elde edilirdi.

Hiyeratik

Bu kraliyet bildirisi hiyeratikin nasıl bir şey olduğunu gösteriyor. Sağdan sola doğru yazılan yazı, öyle özenli ki bazı işaretler (ilk satır) hiyeroglif işaretlerine oldukça yakın.

Papirüs

Papirüs bitkisi Nil kıyısında ve deltasında bolca yetişirdi. Sapları ayrılarak birbirinin eşi tabakalar halinde kesilirdi. Suyla ıslatılan tabakalar yan yana dizilir, bunların da üzerine ikinci bir kat yerleştirilirdi. Üst üste konulan bu iki kat, birbirine kaynasın diye tokmakla dövülürdü. Sonrasında ise yüzeyi parlatılırdı. Kurutma işleminin ardından kahverengi bir kağıt yaprağı elde edilirdi. Daha sonra bu yapraklar dik veya yatık olarak kullanılmak üzere uç uca eklenirdi.