Tanrıça Al-Lat ve Allah’ın Kızları (İslamiyet Öncesi Tanrılar)
Tanrıça Al-Lat Kimdir?
Arap Yarımdası’ndaki kültürler 7. yüzyılda İslamiyet’in gelişinden evvel pek çok tanrıya tapmışlardır. Bunlar arasında en önemlilerinden biri de artık bulanık bir figür haline gelen ama bir zamanlar Batı ve Orta Doğu’da geniş biçimde tanınan tanrıça Al-Lat’tır. İnancı, daha sonraları İslam İnancının Hazreti Muhammed’le ortaya çıktığı yerde, Mekke yakınlarındadır. Al-Lat, İslamiyetin doğuşundan evvel Arap dünyasının pek çok yerinde tanınmış bir tanrıçaydı.
Arabistan Yarımadası’nın yanı sıra Doğu Akdeniz bölgesinde ve İran’ın bazı yerlerinde de ona tapınılırdı. Aslında ay tanrıçası idi ama başka pek çok değişik rolü vardı. Bereket taşıyan biri olarak toprak tanrıçası ve aynı zamanda bir aşk tanrısıydı. Ek olarak güneşle de ilgiliydi ve her ne kadar esas sembolü yeni ay ise de bazen onun içinde duran güneşle gösterilirdi.
Al-Lat Adı
Al-Lat inancının, özellikle Suudi Arabistan’da, Mekke yakınlarındaki Taif kentinde bir grup müridi vardı. Burası, Al-Lat’ın kendilerinin koruyucu tanrıçası olduğunu düşünen Taif kabilesinin yurduydu. Al-Lat ve iki diğer tanrıça Manat ile Al-Uzza’ya -Allah’ın Kızları olarak bilinen üçlü- adanmış bir taş küpleri vardı. Pek çokları ”Al-Lat”ın eski Arapçadan alınma bir kelime Al-llat (Tanrıça) olduğunu düşünürdü. Başka bir versiyone göre ”lat” kelimesi karıştırma veya nemlendirme için kullanılıyordu. Taif’te, hacılar için tanrıçanın tapınağında tereyağı ve yulaftan yapılma bir karışım yapan Yahudi bir adamla özdeşleştirilirdi.
Kelime ilk olarak tapınak bekçisine yakıştırılmış ve onun ölümünden sonra gömülü olduğu yeri işarerleyen taşa verilmiştir. Daha sonra taşın üzerine tanrıçanın bir büstü yerleştirildi ve Al-Lat tanrıçanın kendisi olarak anılmaya başlandı. Dolayısıyla, başlarda tanrıça özel bir yerle yakından ilişkiliydi, daha sonra inancı Arap dünyasının başka yerlerine de yayıldı. Sevilen bir figür olduğu için insanlar kızlarına onun adını verirlerdi.
Al-Lat İnancının Sonu
Hazreti Muhammed’e İslamiyet’in doğuşu bildirilince üç tanrıçaya ve diğer sahte tanrılara tapınmaya son verildi. Arap Yarımadası’nın halkı -hem Muhammed’in kendi halkı olan Kureyş ve hem de diğer kabileler- tanrıçadan vazgeçtiler ve tapınağını da yok ettiler. Al-Lat inancı bölgenin diğer yerlerinde bir süre yaşadı ama İslamiyet Batı Asya’ya yayıldıkça silinip gitti. Sonuç olarak tanrıça hakkında bugün çok az şey biliniyor. Bazı Antik Yunan metinleri onu Athena veya Aphrodite ile kıyaslar. Bunlar Al-Lat’a kendi şarap tanrıları Dionysos’u hatırlatan bir tanrıyla, muhtemelen Dhu Şara ile birlikte tapınıldığını söylerler.
Allah’ın Kızları Kimdir?
Al-Lat, Al-Uzza ve Manat genellikle birlikte tasvir edilirler ve bazen birbirleriyle karıştırırlar. Al-Lat Ay tanrıçasıdır. Hilal şeklindeki ayın yanı sıra Al-Lat’ın diğer sembolleri de bir demet buğday ve bir kap tütsüdür. Al-Uzza (Güçlü Olan) sabah ve akşam yıldızlarının tanrıçasıdır ve savaşla aşkı simgeler. İnanna’ya benzer ve genellikle kendine adanmış olan büyük kedilerle gösterilir. Kendisi için Petra’da bir tapınak yapmakla kalmayıp kendisine adanmış akasya ağaçlarının yanından ve çatı tepelerinden tapan Nebatilerin önemli bir tanrısıdır. Menat inancın ve ölümün tanrıçasıdır. İnsanlar onu ya korumasını sağlamak ya da düşmanlarını takip etmesi için çağırırlar. Sembolü küçülen aydır ve genellikle elinde bir kap ölüm tutmakta olan yaşlı bir kadın olarak tasvir edilir.
Nebatiler
Ürdün’deki Kenan Ülkesi ve Kuzey Arabistan’ın eski halkları Nebatiler olarak bilinirler. Tüccardırlar ama bölgenin yollarıyla vahalarını kontrol ederler ve topraklarından geçen tüccarlardan para alırlar. M.Ö. 3. ve 1. yüzyıllarda o kadar refah içindedirler ki sayısız tapınakları, mezarları ve doğrudan kayalara oyulmuş başka binalar olan muhteşem Petra kentini inşa ederler. Günümüze yazılı pek bir meteryal bırakmamışlarsa da onların erken dönem Arap tanrılarına, özellikle de Dhu Şara ve Al-Uzza’ya taptıkları sanılmaktadır. Egemenlikleri M.S. 107 yılında, bölge Roma İmparatoru Trajan’ın hakimiyetine girince sona ermiştir.
Gökyüzü Tanrıları
Eski zamanlarda Batı ve Orta Asya halkları en ünlü tanları için gökyüzüne bakarlardı. Hayatları her ikisi de ekinlerin büyümeleri ve hayatın devamı için gerekli olan güneşin ısısı ve seyrek gelen yağmurlarla yönetilirdi. Tanrıların faaliyetleri olarak gördükleri hava tahminlerinde ve mevsimsel meselelerde çok yetenekliydiler. Üçlü tanrıçaların yanı sıra Semitik kültürler tarafından tapınılan diğer gökyüzü tanrıları ise bir güneş tanrısı olan Samsu, bir ay tanrıçası olan Warihu ve bir fırtına tanrısı olan Hadad veya Haddu idi. Diğer pek çok kültürde olduğu gibi Batı Asya’nın eski halkları güneşin doğuşunu gece boyunca olmayan bir tanrının geri dönüşü olarak görürlerdi. Ve bu olay kutlama veya tapınmayı gerektirirdi.
İslam Öncesi Putlar
İslamiyetin başlangıcı ile Arap dünyasındaki İslamiyet öncesi kültürlerin çoğu hızla dünüşüm geçirdi. Tek tanrıya benimsediler, yeni dinin heykellere tapınmayı yasaklaması nedeniyle putlara tapınmaya son verdiler. Bununla birlikte Iraklı tarihçi İbn al- Kalbi (doğumu M.S. 800) tarafından yazılan Kitap al-Asnam (Putların Kitabı) erken dönem dini inançlar ve dinin uygulamaları hakkında yazılmış çok önemli bir kaynaktır. Al-Lat, Al-Uzza ve Dhu Şara gibi farklı kültürlerden sayısız tanrıyı tanımlar.
Kaynakça:
- Efsaneler & Mitler – Kökenleri ve Anlamlarıyla Binlerce Yıllık Görsel Bir Yolculuk – Philip Wilkinson.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder